Gusül, âkıl-bâliğ olan her Müslümana, kendisinde guslü gerektiren bir hal
meydana geldiği takdirde farzdır. Gusül temizliğinde, mânevî ve uhrevî birçok
faydalar yanısıra, pek çok maddî fayda ve güzellikler de bulunmaktadır. Bu
sebeble İslâmiyet, gusle büyük ehemmiyet vermiştir. İnsan bu vecibeyi yerine
getirmekle, hem Allah`ın muhabbetini kendine celbetmekte ve rızasına nâil
olmakta; hem de maddeten sıhhat ve âfiyet kazanmaktadır. Gusül, aynı zamanda
küçük günahlara da keffârettir. Peygamber Efendimiz, Enes bin Mâlik Hazretlerine
hitâben:
"Ey Enes! Guslederken mübalâğa et. Böylece yıkanma mahallinden ayrılırken
üzerinde günah ve hatâlardan arınmış olarak çıkarsın" buyurmuşlardır. Hz. Enes
de:
"Yâ Resûlâllah, mübalâğa nasıl olur?" diye sorduklarında, şu cevabı almışlardır:
"Saç diplerini ıslat ve deriyi de pisliklerden arındır." Cünüplük, ibadetleri
ifaya mâni, mânevî bir kirlilik hâli olduğu için, en başta mü`minin kendine ağır
gelen, huzursuz kılan, ruhunu daraltan bir durumdur. Rivâyetlerde, yeryüzünün
cünüp gezen insanlardan tiksinti duyup onları Allah`a şikâyette bulunduğu
zikredilmiştir. Cünüp insanların yanına rahmet meleklerinin gelmeyeceği de yine
rivâyetler arasındadır. Bu sebeble salâhat ve takvâ sahibi kimseler,
kendilerinde cünüplük hâli meydana geldiğinde, bu halden kurtulmak konusunda
acele etmişler; geceyi cünüp olarak geçirmekten şiddetle kaçınmışlardır (*).
Bu, işin takvâ yönüdür. Bütün bunlar, cünüp olan bir insanın, uğursuz ve
maddeten pis ve necis olduğu mânasına gelmez. Cünüp kimse ile görüşülüp
konuşulmayacağı söylenemez. Dikkat edilmesi gereken husus; namaz vaktini
geçirmeden yıkanmaktır. İnsan, namaz vaktini geçirmemek şartıyle, yıkanmayı
te`hir edebilir ve bu halde iken cünüp kimseye yapması harâm olan işlerin
dışında kalan herşey`i yapabilir. Bu da, işin fetvâ yönüdür.Ebû Hüreyre, bir gün
yolda, cünüp iken, Resûlüllah Efendimize rastlamış, fakat bu cünüp hâliyle O`nun
yanında bulunmaktan sıkılarak savuşup gitmiş, yıkanıp geri dönmüştü. Resûl-i
Ekrem, kendisine nereye kaybolduğunu sorunca da durumu olduğu gibi anlatmış idi.
Resûlüllah Efendimiz bunun üzerine Ebû Hüreyre`ye şu cevabı vermişlerdi:
"Sübhânallah, mü`min hiç necis (pis) olur mu?" Bu hadîsten anlaşıldığına göre,
cünüp olan bir mü`min, kimse ile görüşüp konuşamıyacağı bir pislik ve uğursuzluk
içine düşmüş değildir. Şu halde, yeryüzünün tiksinip, rahmet meleklerinin
kendisinden kaçtığı insanlar, cünüplüğü hafife alan ve cünüp gezmeyi âdet hâline
getiren kimseler olmaktadır.
Dinî açıdan bu derece kıymet ve ehemmiyet taşıyan guslün biraz da maddî ve tıbbî
yönü üzerinde duralım: Guslün insan sağlığına yaptığı müsbet te`sir şu şekilde
îzah edilmektedir: Cinsî boşalma olayı, insandaki bütün sinir sistemini seferber
eden ve bütün organizmayı sarsan fizyolojik bir hâdisedir.
Bu olay esnasında vücutta büyük bir hücre yıkımı meydana gelir. Bu esnada
solunum ve dolaşım cihazları bu olaya bütün güçleriyle katıldıklarından, solunum
adedi artar. Kan dolaşımı hızlanır. Hattâ bu esnada sarfedilen kuvvet, bin beş
yüz metre koşmaya eşittir. Yahut başka bir benzetme ile, yedi katlı bir
apartmanın en üst katına koşarak çıkmak kadar yorucudur. Bu hâdise vuku
bulduktan sonra, uzviyet müdhiş bir yorgunluk ve ezici bir bitkinlik hisseder.
Ağır bir yük taşımış gibi olur. İşte büyük bir hücre yıkımına uğrayan ve büyük
bir sarsıntı geçiren insan vücudu, yıkanmak sayesinde derhal bir rehavet ve
gevşeme ile sükûnete kavuşur. Vücuda yeni bir zindelik ve canlılık gelir.
İşte bu sebeble gusül, insan için mükemmel bir temizlik, maddeten ve mânen
dinlenme ve huzur bahşeden bir yıkanmadır.