a) Melek Kavramı ve Meleklere İman
Sözlükte "haberci, elçi, güç ve kuvvet" anlamlarına gelen melek, Allah'ın
emriyle çeşitli görevleri yerine getiren, gözle görülmeyen nûrânî ve ruhanî
varlıktır.
Kur'an'da meleklere imanın farz olduğunu bildiren birçok âyet vardır:
"Peygamber Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminler de. Her
biri Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler..."
(el-Bakara 2/285).
"...Asıl iyilik Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere
iman edenlerin iyi amelidir..." (el-Bakara 2/177).
Meleklere inanmayan kişi, bu âyetlerin hükmünü inkâr ettiği için kâfir olur.
Ayrıca Cenâb-ı Hak, Kur'an'da meleklere düşman olanları kâfir diye nitelemiş ve
böyle kimselerin Allah düşmanı olduğunu vurgulamıştır (el-Bakara 2/98).
Meleklere inanmamak, dolaylı olarak vahyi, peygamberi, peygamberin getirdiği
kitabı ve tebliğ ettiği dini de inkâr etmek anlamına gelir. Çünkü dinî hükümler,
peygamberlere melek aracılığıyla indirilmiştir.
b) Meleklerin Mahiyeti
Melekler duyu organlarıyla algılanamayan, gözle görülmeyen, sürekli Allah'a
kulluk eden, asla günah işlemeyen, nûrânî ve ruhanî varlıklardır. Bu sebeple
onlar hakkındaki tek bilgi kaynağı âyetler ve sahih hadislerdir. Onun ötesinde
bir şey söylemek mümkün değildir. Meleklerin gözle görülmez, duyu organlarıyla
algılanamaz varlıklar oluşu, inkâr edilmeleri için bir gerekçe olamaz. Gerek
akla gerekse pozitif bilimlere dayanılarak, meleklerin var veya yok olduklarına
dair kesin deliller ileri sürülemez. Çünkü melekler, gözlem ve deneye dayanan
pozitif bilimlerin ilgi alanı dışında kalan fizik ötesi varlıklardır.
Şartlanmamış insan aklı da meleklerin varlığını imkânsız değil, câiz ve mümkün
görür.
c) Meleklerin Özellikleri
Melekleri diğer varlıklardan ayıran birtakım özellikler vardır. Bunları şu
şekilde sıralamak mümkündür:
1. Melekler nûrdan yaratılmış; yemek, içmek, erkeklik, dişilik, uyumak,
yorulmak, usanmak, gençlik, ihtiyarlık gibi fiillerden ve özelliklerden arınmış
nûrânî ve ruhanî varlıklardır:
"...O'nun huzurunda bulunanlar, O'na ibadet hususunda kibirlenmezler ve
yorulmazlar. Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gündüz (Allah'ı) tesbih ederler"
(el-Enbiyâ 21/19-20),
"Onlar rahmânın kulları olan melekleri dişi kabul ettiler. Acaba meleklerin
yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şahitlikleri yazılacak ve sorguya
çekileceklerdir" (ez-Zuhruf 43/19); ayrıca bk. es-Sâffât 37/149; en-Necm
53/27-28).
2. Melekler Allah'a isyan etmezler, Allah'ın emrinden çıkmazlar, asla günah
işlemezler, hangi iş için yaratılmış iseler o işi yaparlar.
"Onlar, üstlerindeki Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emrolunursa onu
yaparlar" (en-Nahl 16/50; ayrıca bk. el-Enbiyâ 21/26-28; et-Tahrîm 66/6).
3. Melekler, son derece süratli, güçlü ve kuvvetli varlıklardır:
"Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer üçer ve dörder kanatlı elçiler yapan
Allah'a hamdolsun. O, yaratmada dilediği artırmayı yapar. Şüphesiz Allah her
şeye gücü yetendir" (el-Fâtır 35/1).
İslâmî kaynaklarda meleklerin kanatları olduğu bildirilmekle birlikte bu
kanatların mahiyeti konusunda bir şey söylemek mümkün değildir. Meleklerin
nûrânî varlıklar olduğu göz önünde tutulursa, bunları kuş veya uçak kanatları
gibi maddî nitelemelere konu etmenin doğru olmayacağı ortadadır. Kanatların
mahiyetini ancak Allah ve melekleri gören peygamberler bilebilirler. Meleklerin
kanatları onların sûretini, kanatlarının fazlalığı onların güç ve sürat yönünden
derecelerini, Allah katındaki değerlerini gösterdiği şeklinde anlaşılabilir.
4. Melekler Allah'ın emir ve izniyle çeşitli şekil ve kılıklara bürünebilirler.
Cebrâil (a.s) Hz. Peygamber'e ashaptan Dihye şeklinde görünmüş, bazan kimsenin
tanımadığı bir insan şeklinde gelmiştir. Yine Cebrâil (a.s), Hz. Meryem'e bir
insan şeklinde görünmüş (Meryem 19/16-17), meleklerden bir grup, Hz. İbrâhim'e
bir oğlu olacağı müjdesini getiren insanlar şeklinde gelmiş, o da onları misafir
zannederek kendilerine yemek hazırlamış, fakat yemediklerini görünce korkmuş,
sonra da melek olduklarını anlamıştır (Hûd 11/69-70). Bu âyetten meleklerin
yiyip içmedikleri sonucu da çıkmaktadır.
5. Melekler gözle görünmezler. Onların görünmeyişleri, yok olduklarından değil,
insan gözünün onları görebilecek kabiliyet ve kapasitede yaratılmamış
olmasındandır. Melekler peygamberler tarafından aslî şekilleriyle
görülmüşlerdir. Asıl şekillerinden çıkıp bir başka maddî şekle, meselâ insan
şekline girmeleri durumunda diğer insanlarca da görülmeleri mümkün olur. Cibrîl
hadisi diye bilinen, iman, islâm ve ihsan kavramlarının tanımlarının yapıldığı
hadiste belirtildiği gibi, Cebrâil ashap tarafından insan şeklinde görülmüştür
(bk. Buhârî, "Îmân", 37; Müslim, "Îmân", 1; Ebû Dâvûd, "Sünnet", 15).
6. Melekler gaybı bilemezler. Çünkü gaybı, ancak Allah bilir. Eğer Allah
tarafından kendilerine gayba dair bir bilgi verilmiş ise, ancak o kadarını
bilebilirler. Kur'an'da ifade edildiğine göre Allah, Hz. Âdem'e varlıkların
isimlerini öğretmiş, sonra da isimlerin verildiği varlıkları meleklere
göstererek, bunların isimlerini haber vermelerini onlardan istemiş, bunun
üzerine melekler
"Seni tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz
yoktur. Çünkü her şeyi hakkıyla bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan sensin"
demişlerdir.
Bunun üzerine de Cenâb-ı Hak Hz. Âdem'in, varlıkların isimlerini haber vermesini
emretmiş, o da söyleyiverince şöyle seslenmiştir:
"Size demedim mi ki, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ben bilirim. Neyi
açıklarsanız neyi de gizlemişseniz ben bilirim" (el-Bakara 2/31-33).
d) Meleklerin Görevleri ve Çeşitleri
Âyet ve hadislerde sayıları hakkında herhangi bir bilgi bulunmayan fakat pek çok
oldukları anlaşılan meleklerin temel görevleri Allah'a kulluk ve O, neyi
emrederse onu yerine getirmektir. Melekler görevleri açısından şu gruplarda
incelenebilirler:
Cebrâil, dört büyük melekten biridir. Allah tarafından vahiy getirmekle
görevlidir. Cebrâil'e (a.s.) güvenilir ruh anlamına gelen "er-Rûhu'l-emîn" de
denilmiştir:
"O (Kur'an'ı) korkutuculardan olasın diye Rûhulemîn senin kalbine indirmiştir"
(eş-Şuarâ 26/193-194).
Bir başka âyette de ona Rûhulkudüs adı verilmiştir:
"...Kur'an'ı Rabbinden hak olarak Rûhulkudüs indirmiştir" (en-Nahl 16/102).
Cebrâil, meleklerin en üstünü ve en büyüğü, Allah'a en yakını olduğu için
kendisine "meleklerin efendisi" anlamında seyyidü'l-melâike denilmiştir.
Mîkâîl, dört büyük melekten biri olup, kâinattaki tabii olayları ve yaratıkların
rızıklarını idare etmekle görevlidir.
İsrâfîl, sûra üflemekle görevli melektir. İsrâfil, sûra iki kez üfleyecek,
ilkinde kıyamet kopacak, ikincisinde ise tekrar diriliş meydana gelecektir.
Azrâil ise, görevi ölüm sırasında canlıların ruhunu almak olduğu için "melekü'l-mevt"
(ölüm meleği) adıyla anılmıştır:
"De ki: Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize
döndürüleceksiniz" (es-Secde 32/11).
Kirâmen Kâtibîn, insanın sağında ve solunda bulunan iki meleğin adıdır. Sağdaki
melek iyi iş ve davranışları, soldaki ise kötü iş ve davranışları tesbit etmekle
görevlidir. Hafaza melekleri adı da verilen bu melekler kıyamet günü hesap
sırasında yapılan işlere şahitlik de edeceklerdir.
Kur'an'da bu melekler hakkında şöyle buyurulmuştur:
"İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarınızı yazmaktadırlar.
İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek
bulunmasın" (Kaf 50/17-18),
"Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar vardır. Onlar yapmakta
olduklarınızı bilirler" (el-İnfitâr 82/10-12; ayrıca bk. ez-Zuhruf 43/80).
Münker ve Nekir, ölümden sonra kabirde sorgu ile görevli iki melektir.
"Bilinmeyen, tanınmayan, yadırganan" anlamındaki münker ve nekir, mezardaki
ölüye, hiç görmediği bir şekilde görünecekleri için bu ismi almışlardır.
Bu iki melek kabirde ölülere, "Rabbin kim? Peygamberin kim? Kitabın ne?" diye
sorular yöneltecekler, alacakları cevaplara göre ölüye iyi veya kötü
davranacaklardır.
Hamele-i Arş, arşı taşıyan meleklerin adıdır. Kur'an'da haklarında şöyle
buyurulur:
"Arşı yüklenen, bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ile
tesbih ederler. O'na iman ederler..." (el-Mü'min 40/7; ayrıca bk. el-Hâkka
69/17).
Mukarrebûn ve İlliyyûn adıyla anılan melekler, Allah'ı tesbih ve anmakla görevli
olup, Allah'a çok yakın ve O'nun katında şerefli mevkii bulunan meleklerdir (en-Nisâ
4/172). Cennet ve cehennemdeki işleri yürütmekle görevli melekler de vardır (bk.
er-Ra`d 13/23-24; et-Tahrîm 66/6; el-Müddessir 74/29-31).
Bunlardan başka, insanın kalbine doğruyu ve gerçeği ilham etmekle (Tirmizî, "Tefsîr",
3), namaz kılanlarla birlikte Fâtiha sûresinin bitiminde "âmin" demekle (Buhârî,
"Ezân", 111, 112; "Da`avât", 63; Müslim, "Salât", 18), hergün sabah ve ikindi
namazlarında müminlerle birlikte olmakla (Buhârî, "Mevâkyt", 16; Müslim, "Mesâcid",
37), Kur'an okurken yeryüzüne inmekle (Buhârî, Fezâilü'l-Kur'ân, 15; Müslim, "Müsâfirîn",
36), sokakları ve yolları dolaşıp zikir, Kur'an ve ilim meclislerini arayıp
bulmakla (Buhârî, "Da`avât", 66; Müslim, "Zikr", 8), müminlere (Ahzâb 33/43)
özellikle bilgin olan müminlere rahmet okumakla (Tirmizî, "İlim", 19), sadece
Allah'a hamd ve secde etmekle (A`râf 7/206) görevli melekler de vardır.
e) İnsanlarla Melekler Arasındaki Üstünlük Derecesi
Ehl-i Sünnet'e göre insanlar içinden seçilen peygamberler, meleklerin
peygamberleri durumunda olan büyük meleklerden daha üstündür. Çünkü yüce Allah
insan için "halife" tabirini kullanarak (el-Bakara 2/30) onu melekler karşısında
yüceltmiş, Hz. Âdem'e secde etmeleri için meleklere emretmiş, eşya ve âlemi
meleklere gösterip bunların adlarını sorduğu zaman melekler cevap verememiş, Hz.
Âdem ise birer birer saymıştır (el-Bakara 2/31-34).
Ayrıca meleklerin Allah'a kullukları ve hayırlı şeyleri yapmaları, iradeye bağlı
olmayan hareketlerdir. Halbuki insan Allah'a kulluğunu ve iyi işleri, kendisini
doğru yoldan ayıracak pek çok engeli aşarak yapar. Bütün bunlar insan cinsinin
melek cinsinden üstün olduğunu gösterir. Meleklerin önde gelenleri, peygamber
olmayan bütün insanlardan; takvâ sahibi müminler, şehidler, salih amel
işleyenler, dinde dosdoğru hareket edenler, diğer meleklerden; diğer melekler de
insanların kâfir, münafık, müşrik, inancı bozuk, amelsiz, ahlâksız olanlarından
daha üstündür.
Kaynak: İslam ilmihali
Kuran'ı Kerim:
“İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında onu gözetleyen ve kaydeden hazır bir
melek bulunmasın.”
Kâf, 50/18.
Hadisi Şerif : :
“Şüphesiz ki Allah’ın bir takım seyyar fazla me¬lekleri vardır. Bunlar zikir
meclislerini araştırırlar. İçerisinde zikir olan bir meclis buldular mı onlarla
beraber otururlar. Ve kanatlarıyla birbirlerini kuşatırlar. Ta ki kendileriyle
alt semanın arası dolar.”
Müslim, Zikir, 8.