İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerden. Davud aleyhisselamın oğludur.
Yakub aleyhisselamın neslindendir. Kudüs yakınlarındaki Gazze şehrinde doğdu.
Hem peygamber hem sultandı. Çocukluğundan beri bilgili, iyilik ve adâleti seven
biri olarak tanınmıştı. On iki yaşındayken babasının yerine geçip, sultan oldu.
Daha sonra kendisine Allahü teâlâ tarafından peygamberlik verildi. Dünyâya hâkim
olan dört kişiden biridir. Ona peygamberlik verildiği Kur’ân-ı kerîmde En’âm
sûresi 84. âyette bildirilmektedir.
Süleyman aleyhisselam; “Yâ Rab! Bana hiçbir kimsede bulunmayan bir kudret ve
devlet ihsân eyle.” diye dua etti. Duâsı kabul edilip, cinlerin, rüzgârın ve
hayvanların da insanlar gibi Süleyman aleyhisselama itâat etmeleri emredildi.
Kendisine ism-i âzam duası, bütün mahlûkâtın dili ve ilimlerin sırları
öğretildi. Peygamberlikle birlikte ihsân edilen ilim, hikmet ve sultanlık
kudretini, insanları doğru yola kavuşturmakta ve daha iyi bir hayat yaşamaları
için kullandı. Şehirlerin kurulması, yeryüzünün îmârı, yeşillendirilmesi, fen ve
sanatta ilerlemesi için emrindekilerin herbirine iş taksimi yaptı. Yolların
yapılması, taşların yontulup kazılması, demircilik ve derin sulara dalgıçlık
gibi zor işleri cinlere verdi. Çiftçilik, çobanlık, ticâret, sanat gibi işleri
de insanlara verdi. Hayvanları da nöbet tutma, yük taşıyıp çekme gibi işlerle
görevlendirdi. İnsanlardan, cinlerden ve hayvanlardan büyük bir ordu kurdu.
Hepsi ona tâbi olup, emrine itaat etti. Süleyman aleyhisselama verilen bu
nîmetler Kur’ân-ı kerîmde bildirilmektedir.
Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem hadîs-i şerîfte, onun duası hakkında
şöyle buyurdu:
“Süleyman aleyhisselam, Beyt-i Makdîs’in binâsını bitirdikten sonra, Allahü
teâlâdan üç dilekte bulunmuştur: Kendisinden sonra kimseye nasîb olmayan bir
mülk ve saltanat, İlâhî hükme uygun hüküm verme kudretinin bahşedilmesi. Yalnız
namaz kılmak için Mescid-i Aksa’yı kastedip gelenlerin analarından doğdukları
gibi günahsız hâle gelmeleri. Allahü teâlâ bunlardan ilk ikisini Süleyman
aleyhisselama vermiştir. Üçüncü dileğinin de kabul edilmiş olmasını umarım.”
Babasının temelini attığı, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı yapmaya devâm etti.Yedi
senede pek sanatkârâne bir şekilde tamamladı. Daha sonra, Kudüs’te büyük bir
saray inşâ etmeye başlayıp, on üç senede tamamladı. Bu binâların yapımı
sırasında insanlardan ve cinlerden pekçoğu Süleyman aleyhisselamın emrinde
çalışmışlardı.
Süleyman aleyhisselamın zamânında barış, îmâr, sanat ve ilim iyice ilerlemişti.
Mescid-i Aksa inşâ edilip, çeşmeler, su kanalları yapıldı. Köprüler, barajlar ve
evler inşâ edildi. Hikmetinin ve büyüklüğünün şöhreti bütün dünyâya yayıldı.
Zamânındaki bütün pâdişâhları ve ileri gelenleri doğru yola sevk etti.
Onun zamânında muhteşem bir saltanata sâhip olan Yemen’de, Sebe şehrinde hüküm
sürenBelkıs’a mektup yazıp, Filistin’e çağırdı. O da gelip, Süleyman
aleyhisselamla görüşerek îmân etti. Belkıs’ın Süleyman aleyhisselamla
mektuplaşması ve Kudüs’e gelmesi Kur’ân-ı kerîmde Neml sûresinde uzun beyân
olunmaktadır.
Süleyman aleyhisselam, Akabe Körfezinden Fırat kenarına kadar, kırk sene
adâletle hüküm sürdü. Diğer hükümdârlar da kendisine bağlılıklarını bildirdiler.
Ticâret gemileri yapıp, Kızıldeniz ve Umman Denizinde ticâret yaptırdı. Rüzgâr
onun emrine verilmişti. Rüzgâra binip dilediği yere tahtıyla birlikte kısa
zamanda giderdi. Makâmına oturduğunda ve meclis kurduğunda kuşlar üzerine gelip,
kanatlarını yanyana gererek bir bulut gibi gölge yaparlar, güneş ve yağmurdan
korurlardı. Süleyman aleyhisselam, beyaz tenli, güzel, nûr yüzlü, saçı sakalı
gür olup, beyaz elbise giyerdi. Çok edebli, hep Allah’tan korkar, alçak gönüllü,
yüksek şanlıydı. Miskin ve fakirlerle oturur; “Miskinin miskinlerle oturması
uygundur.” buyururdu. Ömrünün son ânına kadar Allahü teâlânın takdir ettiği
izzetle insanları doğru yola sevk etti. Herkes tarafından sevilmiş olup, hiç
kimse onun söylediklerine îtirâz etmiyor ve onun emri dışına çıkmıyordu.
Süleyman aleyhisselam, bir gün yapılmakta olan büyük bir sarayın inşâsını
kontrol etmeye gitmişti. Bu binâ bir su kıyısında çok heybetli bir saraydı.
Ustalar işçiler, cinler, sarayın tamamlanmasıyla meşguldüler. Sarayın balkonuna
çıkıp, kendisini yalnız bırakmalarını, hiç kimsenin yanına yaklaşmamasını
emretti. Sonra da balkonun kenarında asâsına (bastonuna) dayanıp durdu ve etrâfı
seyrederek tefekküre başladı. Bu sırada ömrü bitip, eceli gelmişti. Azrâil
aleyhisselam gelip; “Şu an dünyâdaki hayâtının son ânıdır.” dedi.
Süleyman aleyhisselam: “Allahü teâlânın takdiri her ne ise o haktır. Rabbime
hamdolsun ki, aslâ kimseye zulmetmedim. Rabbimin emrine itaat etmekte
gecikmedim. Herkesin dönüşü Allahü teâlâyadır. Görevlendirildiğin emri yerine
getir.” dedi.
Süleyman aleyhisselam asâsına dayandığı hâlde ayakta vefat edip, uzun bir müddet
öylece kaldı. Saray inşâsında çalışanlar ise her gün işlerine muntazaman devâm
ediyor, halk da oraya gelip gidiyordu. Süleyman aleyhisselamı uzakta, ayakta
durur vaziyette görüyorlardı. Fakat vermiş olduğu emir üzerine hiç kimse yanına
yaklaşmıyordu. Nihâyet asâsının yere temas eden kısmını güve kurdu yiyip asâ
kırılınca, cesedi yere yıkıldı. O zaman bu hâlini görenler vefat ettiğini
anladılar. Bu husus Kur’ân-ı kerîmde Sebe’ sûresi 14. âyette bildirilmektedir.
Süleyman aleyhisselam her yere hükmettiğinden, zamânında herkes îmân etmiş,
yeryüzünde pek az îmânsız kimse kalmıştı.Vefâtından sonra, İsrailoğullarının
arasındaki birlik bozuldu, iki ayrı devlete bölünüp doğru yoldan ayrıldılar.
Sonra da onlara doğru yolu göstermek üzere, İlyas ve Elyesa aleyhimesselâm
peygamber olarak gönderildiler. Kur’ân-ı kerîmde Bakara 102; Nisâ 163; En’am 84;
Enbiyâ 81, 82; Sebe’ 12, 21; Neml 15’ten 44’e kadar; Sad 30’dan 40’a kadar olan
âyetler Süleyman aleyhisselam hakkındadır.
Süleyman aleyhisselam, Mescid-i Aksa’ya Musa aleyhisselamdan beri nesilden
nesile geçerek gelen, Tevrat’ın içinde bulunduğu Ahid Sandığını(Tâbût-i Sekîneyi)
koydu. Çünkü Musa aleyhisselam, ümmetinin âlimlerinden, Tevrat’ın Ahid Sandığına
konularak muhâfaza edilmesini istemişti. Bu durum Mescid-i Aksa’nın Buhtunnasar
tarafından yıkılmasına kadar devâm etti. Buhtunnasar, Kudüs’ü alınca, şehri
yakıp yıktı. Mescid-i Aksa’da bulunan altın, gümüş ve diğer mücevherleri alıp
Bâbil’e götürdü. Buhtunnasar’ın Kudüs’ü yağmalaması esnâsında, hakîkî Tevrat ve
Zebur yakılıp yok edildi. Muhtelif kimselerin hatırlarında kalan âyetlerini
yazmaları netîcesinde, Tevrat isminde birbirlerini tutmayan çeşitli risâleler
ortaya çıktı. Mîlâddan yaklaşık dört yüz sene evvel yaşamış olan Azra bunları
topladı ve şimdiki Ahd-i Atîk’teki Tevrat’ı yazdı.
Süleyman aleyhisselamın dokuz çeşit mucizesi vardı. Bunlar:
1. Sebe’ sûresi on ikinci âyetinde bildirildiği üzere, rüzgârlar emri
altındaydı.
2. Süleyman aleyhisselam denizi geçmek istediği zaman, suyu çekilerek yol
açılır, geçtikten sonra yine kapanırdı.
3. Âyet-i kerîmede bildirildiği üzere, bütün cinniler emrindeydi. Ne zaman
istese, kendisine, büyük büyük köşkler, sûretler, çanaklar, sâbit çömlekler,
tencereler yaparlardı.
4. Süleyman aleyhisselamın bir mührü vardı. Üzerinde ism-i âzam duası yazılıydı.
O dua ile her isteği kolay olurdu.
5. Karıncalara varıncaya kadar her hayvanın sesini işitir, dillerini anlardı.
6. Nereye gitmek istese, rüzgâr emrinde olduğundan, kürsüsünü kaldırır,
kürsüsünü berâberinde götürürdü.
7. Cinniler vâsıtasıyla denizlerdeki incileri, cevherleri yerde bulunan
defîneleri bilirdi. Kendine Allahü teâlâ tarafından bildirilmeyen bir şey yoktu.
8. Neml Vâdisinde, maiyetiyle berâber bir dağ üzerine konup, kaldığı esnâda o
dağın yeşillik, çimenlik olması için, mübârek ellerine bir miktar su alıp,
avucuyla o dağa serpti. Derhâl dağın üzeri çayırlık çimenlik oluverdi.
9. Süleyman aleyhisselam bir yere gittiği vakit, berâberinde duvarlar da
giderdi.
Hz.Süleymân'ın (a.s) Hayâtı | İbrahim Soydan Erden
Hudhud Kuşu Niçin Konuştu? | İhsan Şenocak